-
1 تجول
Iتَجَوَّلَ1. gezmekAnlamı: hava almak, hoş vakit geçirmek için seyran etmek2. gezinmekAnlamı: eğlenmek, vakit geçirmek için gezmek3. adımlamak4. dönmekAnlamı: belirli bir yerde dolaşmakIIتَجَوُّل1. geziAnlamı: uzun yolculuk, seyahat2. tavafAnlamı: kutsal bir yeri ziyaret etmek3. deveranAnlamı: dolaşım, dönem4. seyranAnlamı: gezme, gezinme5. devirAnlamı: dolaşma6. dolaşımAnlamı: dolaşmak işi -
2 تجوال
تَجْوال1. tavafAnlamı: kutsal bir yeri ziyaret etmek2. deveranAnlamı: dolaşım, dönem3. seyranAnlamı: gezme, gezinme4. devirAnlamı: dolaşma5. dolaşımAnlamı: dolaşmak işi -
3 تطواف
تَطْواف1. çevrinti2. tavafAnlamı: kutsal bir yeri ziyaret etmek3. seyranAnlamı: gezme, gezinme4. devirAnlamı: dolaşma5. dolaşımAnlamı: dolaşmak işi -
4 جوب
جَوْب1. deveranAnlamı: dolaşım, dönem2. tavafAnlamı: kutsal bir yeri ziyaret etmek3. seyranAnlamı: gezme, gezinme4. devirAnlamı: dolaşma5. dolaşımAnlamı: dolaşmak işi -
5 جول
جَوْل1. deveranAnlamı: dolaşım, dönem2. tavafAnlamı: kutsal bir yeri ziyaret etmek3. seyranAnlamı: gezme, gezinme4. devirAnlamı: dolaşma5. dolaşımAnlamı: dolaşmak işi -
6 جولان
جَوَلَان1. tavafAnlamı: kutsal bir yeri ziyaret etmek2. deveranAnlamı: dolaşım, dönem3. seyranAnlamı: gezme, gezinme4. devirAnlamı: dolaşma5. dolaşımAnlamı: dolaşmak işi -
7 دوران
دَوَرَان1. deveranAnlamı: dolaşım, dönem2. sirkülâsyonAnlamı: dolanış, tedavül3. devirAnlamı: dolaşma4. dolaşımAnlamı: dolaşmak işi -
8 طواف
Iطَوَاف1. tavafAnlamı: kutsal bir yeri ziyaret etmek2. deveranAnlamı: dolaşım, dönem3. çevrinti4. devirAnlamı: dolaşma5. dolaşımAnlamı: dolaşmak işiIIطَوَّاف1. geziciAnlamı: gezerek iş gören, seyar2. seyyarAnlamı: gezici, gezgin3. ayaktaAnlamı: çok dolaşan bir kimse4. cevvalAnlamı: davranışları çabuk olan kimse -
9 Haus
von \Haus zu \Haus gehen evden eve dolaşmak, kapı kapı dolaşmak;wir wohnen \Haus an \Haus biz yanyana oturuyoruz;aus dem \Haus gehen evden çıkmak;der Herr des \Hauses ev sahibi;außer \Haus essen dışarıda yemek yemek;etw steht ins \Haus ( fam) bir şey beklenmek;\Haus und Hof verspielen malını mülkünü kumarda kaybetmek;nirgendwo zu \Hause sein evsiz barksız olmak;fühlen Sie sich wie zu \Hause! rahatınıza bakın!, kendi evinizde imiş gibi davranın!;nach \Hause kommen eve gelmek;er ist nicht zu \Hause evde değil;bei uns zu \Hause bizim evimizde;vor ausverkauftem \Haus spielen bütün biletleri satılmış koltuklar önünde oynamak;frei \Haus comm masrafsız eve teslim;er ist aus gutem \Hause kendisi iyi [o soylu] bir ailedendir;von \Hause aus aileden3) ( Unternehmen) işletme;das erste \Haus am Platz meydandaki bir numaralı işletme4) ( Dynastie) hanedan5) (Schnecken\Haus) kabuk6) astrol alan7) pol kamara8) ( Haushalt)\Haus halten ( veraltend) ev idare etmek, ev geçindirmek -
10 حول
Iحَوْل1. erkeAnlamı: ış başarma gücü, enerji2. takatAnlamı: güç, kuvvet3. üstüneAnlamı: ilişkin, üzerine, dair4. güçAnlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet5. ehliyetAnlamı: yeterlik, uzluk, belge. ehliyetname6. enerjiAnlamı: maddede var olan ve ısı, ışık biçiminde ortaya çıkan erke, güç7. kudretAnlamı: güç, erk, erke, iktidar, yetenek8. hakkındaAnlamı: ilgili olarak9. erkAnlamı: bir işi yapabilme gücü, kudret, iktidar10. seneAnlamı: yıl11. canAnlamı: güç, kuvvet12. hâlAnlamı: güç, kuvvet, takat13. dermanAnlamı: güç, takat, mecalIIحَوَّلَdevretmekAnlamı: dönmek, dolaşmakحُوَّل1. düzenbazAnlamı: düzenci, hileci2. madrabazAnlamı: hile yapan3. kalleş4. sinsi5. üfürükçü -
11 توجه
Iتَوَجَّهَ1. dönmekAnlamı: yönelmek2. yönelmekAnlamı: bir tarafa doğru yüzünü çevirmek3. dolaşmakAnlamı: bir yeri belli bir amaçla gezmekIIتَوَجُّه1. yönelmeAnlamı: yönelmek işi2. teveccühAnlamı: yönelme3. kenarAnlamı: bir şeyin, bir yerin bitiş kısmı yakını, kıyı4. cihetAnlamı: yön, taraf, yan5. bucakAnlamı: kenar, köşe, yer
См. также в других словарях:
dolap beygiri gibi dönüp durmak (veya dolaşmak) — dar bir çevrede hep aynı işi yapmak Bir dolap beygiri gibi dönüp dolaşarak ağaçları, çiçekleri sulardım. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
arkasında dolaşmak (veya gezmek) — bir işi yaptırmak için ilgili veya yetkili bir kimsenin uğradığı yerlere giderek görüşme fırsatı aramak … Çağatay Osmanlı Sözlük
dolaşma — is. Dolaşmak işi Bir yaşlı yörük kasaba sokaklarında dolaşmaya başlamıştı. T. Buğra … Çağatay Osmanlı Sözlük
ayak — is., ğı, anat. 1) Bacakların bilekten aşağıda bulunan ve yere basan bölümü 2) Bacak 3) Birtakım şeylerin yerden yüksekçe durmasını sağlayan dayak, destek veya bunlardan her biri İskemlenin bir ayağı kırık. Bu köprünün dört ayağı var. 4) Vücudun… … Çağatay Osmanlı Sözlük
el — 1. is., anat. 1) Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk. Z. O. Saba 2) Sahiplik, mülkiyet Elden çıkarmak. Elimdeki bütün parayı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
sürüklenmek — e 1) Sürükleme işi yapılmak veya sürükleme işine konu olmak Akşama doğru ayaklar evlere doğru sürüklenirdi. F. R. Atay 2) Kendi kendini sürüklemek 3) nsz Bir iş, sonuçlanıncaya kadar boş yere gecikmelere uğramak Bu dava iki yıl sürüklendi. 4) nsz … Çağatay Osmanlı Sözlük